Yaşamın temelini oluşturan birçok konuda bakış açımı değiştiren, bakış açıma bir milat kazandıran olay Rachel Corrie'nin hikayesinin hayatıma girmesidir. Rachel Corrie benim için adeta bir ''besmele'' halini aldı. Artık her yeni atıldığım ortamda, işte, çalışma da ilk emeğim kendisi hakkında olsun istiyorum. Bu blogunda besmelesi Rachel Corrie olsun. Ne kadar çok fazla yerde adı geçer, hikayesi ne kadar çok bilinirse insanlarında bakış açılarını o yönde değiştirip etkileyebilir diye düşünüyorum.
Rachel Corrie 1979 doğumlu bir aktivistti ve 2003 yılında bir buldozerin altında yaşamını yitirdi. Buraya kadar herşey 23 yaşında Amerikalı bir genç kızın dramatik ölümü gibi duruyor. Fakat olayın arkasında büyük bir insanlık dersi, büyük bir kahramanlık öyküsü var. Rachel Corrie henüz 23 yaşında iken Amerika'da Washington, Olympia'daki rahat yaşamını bırakıp, Uluslararası Dayanışma Hareketi adlı aktivistlerin oluşturduğu bir STK ile Filistine gider. Aktivistler her zaman için benim sonsuz saygı duyduğum insanlardır. Fakat Rachel'ın henüz 23 yaşında hayatının en güzel yıllarında orta gelirli ve rahat bir aileye sahipken, dünyanın belkide en güvenli yeri Washington'da yaşarken, dünyanın belki de en güvensiz yeri Filistin'e gitmesi saygı duymaktan da öte anlatılması gereken bir davranış, bir cesarettir. 2003 yılının Ocak ayı evinden kalkıp binlerce km ötede bambaşka bir ırktan, bambaşka bir dinden, bambaşka kültürden insanlara, zulmün altında ezilen insanlara yardım etmek için Filistine gidiyor. Rachel Corrie'nin burada asıl amacı dünyanın ilgisini bölgeye çekmekti. İnsanların çok büyük bir çoğunluğunu izlediği TV haberleri, okudukları gazeteler, takip ettiği proğramlar biçimlendirir, fikirlerini ve hassasiyetlerini bu basın organları belirlerler. Bu yüzden Rachel'ın bu davranışındaki en temel nokta dünyanın dikkatini bu bölgeye çekmekti. Burada diğer aktivist arkadaşlarıyla beraber eylemler düzenleyerek bu konuda çalışsalarda etkili olamadılar. Çünkü o insanları biçimlendiren medya herşeyi değil amacına hizmet edeni ekranlara, insanlara taşır. Filistinde bulunduğu süre içerisinde Filistinli çocuklara İngilizce öğretmeye çalıştı ve kendiside onlardan Arapça öğrenmeye çalıştı. Rachel'ın Arapça öğrenme isteği aslında burada daha sonra da vakit geçirebilmek bunu yalnızca bir yıllık bir serüvene bağlamadan sürekli hale getirmek isteğinden kaynaklanıyordu. Ailesine yazdığı e-maillerde de bunu sık sık anlatmıştı. Bu e-maillerde kendi hassasiyetinin ne kadar yüksek seviyede olduğunu, empati yeteneğinin ne kadar geliştiğini gösteren bir cümlesi vardır; '' Ben hala, Pat Benatar dinleyerek dans etmeyi ve erkek arkadaşlar bulmayı ve iş arkadaşlarımın karikatürlerini çizmeyi çok istiyorum. Fakat bunun sona ermesini de istiyorum. Hissettiğim şey güvensizlik ve korku. Hayal kırıklığı. Bunun dünyamızın esas gerçeği olması ve bizim, aslında, buna ortak olmamızdan dolayı hüsrana uğradım.''

Günümüzde özellikle Türkiye'de insanların en çok arayış içinde oldukları şeylerde birisi de kendilerine örnek alacak bir rol modeldir. Herkes tarihsel bir karakteri veya bir siyasetçiyi kendisine rol model edinir, onun gibi düşünmeye çalışır, onun gibi davranır, hatta onun gibi giyinir. Fakat özellikle siyasetçiler zaten bulundukları pislik çukurunun içinde kendilerine dahi ''gerçek'' anlamda hayrı dokunmayacak insanlarken, onları örnek alanlarda aynı durumları daha küçük çapta da olsa yaşamaya mahkum olurlar. Fakat özellikle müslüman insanların yakın tarihten örnek almaları gereken yegane kişidir Rachel Corrie. Bütün ideolojilerden, din kaynaklı sanılan saçma batıl inançlardan kendisini arındırmış ve hiç bilmediği insanların yanına, hiç bilmediği biryere onların hakkını savunmak için gitmiştir.
Olurda yaratan cennetini nasip ederse orada görüşmek dileğiyle......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder